Suriye’nin bir şehridir,
Halep. Öyle bir şehirdir ki başkent olmayı hak etmiş ve dünyaya ismini
duyurmuştur. Bakmayın siz Halep’in şuan ki haline, öyle güzel bir yerdi ki
öncesi. Her insanı bağrına basıp kucaklayan ulu bir şehirdi.
Osmanlı zamanında en
önemli kentler arasında yerini alırdı. Neden mi? Sebebini anlatayım. Halep,
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bursa ve İstanbul ardından en önemli
dokumacılık merkeziydi ayrıca İstanbul’dan sonra da en büyük 2. Ticaret ve
Altın Çarşılarının merkeziydi. Sadece bu nedenlerde değildir, önemli bir şehir
olmasına sebep. Halep denince, Âşık Ömer’in söylemiyle “İşte geldim gidiyorum
şen olasın Halep şehri” beyti kulaklarımızda yankı bulur. Âşık Emrah’ın
sevdiğini Halep’te araması, Kerem’in Aslı’nın ateşine Halep’te yanıp kül olması
ayrıca “Halep oradaysa arşın burada” deyimi ile de Türk Edebiyatımızda yerini
alarak bizim için önemini ortaya koymuştur. O kadar içimize işlemiş ki biz
kopamayız Halep’ten, kopamayız kardeşlerimizden.
Nüfusu 4,5 milyona
yaklaşmıştı. Nüfusun çoğunluğunu Arap ve Türkmenlerden oluşturmaktaydı. Azınlık
sayıda da olsa Ermeni, Süryani, Yahudi, Kürt ve Çerkez vatandaşları da
bünyesinde barındırıyordu. Fark edildiği gibi yazarken hep geçmiş zaman olarak
anlatıyorum. Fark edilmeyecek gibi değil ki. “HALEP” şimdilerde eskisi gibi
değil, güzelliklerini kaybetti. Tek tek sahip olduklarını toprağa gömdü. Gömmek
zorunda kaldı. Karanlığa bulandı. Sebebi yine bizleriz. Müslümanların birlik
olmaması. Dünyayı güzelleştirdiğimiz gibi karanlığa da bulayan bizleriz.
Huzurlu, mutlu ve güzel günler gerçekten herkesin hakkı. En çokta o masum gül
kokulu çocuklarımızın. Neden, neden diye soruyorum kendime rahatlığı bırakıp da
birbirimizin hayatını zorlaştırıyoruz anlam veremiyorum. Geleceğimize kara
lekeler ve izler bırakıyoruz. Gelecek ve geçmiş bizleri unutmayacak. Yetişen yeni nesillere kin ve nefret
yüklüyoruz. Fark edilmiyor mu? Bilinçaltına işlenen katil ruh duygusu. Ne
bekleyebiliriz ki artık gelecekten. Tabi ki savaşmaya hazır yeni kitleler,
nesiller ve gelecekler… Ne ekiyorsak ileride onu biçeceğiz. Rabbim bizleri
affetsin.
O güzelim tarihi şehir
yıkılmış, tahrip edilmiş, insanları katledilmiş, elbiseleri kana bulanmış
çocuklarla dolu, sadece minberi kalmış yıkılan camiler, bükülmüş ve yarısı
havaya uçmuş yüksek binalar daha neler neler… Artık o hayali güzel şehir oldu
hayalet şehir.
Kısaca ölen ve yıkılan
bizim insanlığımız... Ne olurdu, hayırda yarışan kitleler olsaydık. Birbirimize
yardımcı olmaya çalışsaydık. Kaybeden biz mi olurduk? Yoksa kazanan mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder