Güneşli bir yaz günüydü.
Doğa renklerini tüm çıplaklığıyla dünyaya yansıtıyordu. Gökyüzü açıktı. Şeffaf
bulut parçacıkları, dağınık hareketiyle yeryüzüne gölgelerini yansıtıyordu.
İnsanın içi huzur ve mutluluk esintisiyle kaplanıyordu. Camdan dışarı bakan
Mevlana havanın bu eşsiz güzelliğini görünce kendini dışarı atmak istedi. Kendini
evden dışarı attı. Yolda yavaş yavaş yürüyerek doğanın tüm renklerini içine
solumaya başladı. O an yoldan bir grup köpek sürüsü geçti. Hayvanlar öyle mutlu, öyle sevimli olarak
şakalaşıyorlardı ki. Mevlana o ana odaklanıp onları izledi. O sırada
Mevlana’nın o durumunu gören talebesi yanına yaklaşıp. Ne güzeller birbirlerine
saygılı ve hoşgörülü olarak oynuyorlar, der. Mevlana bu sözü duyunca talebesini
kasaptan bir kemik almasını ister. Talebesi kemiği alıp kasaptan gelir.
Talebesine kemiği köpeklerin arasına atmasını ister. Kemiğin yere düşmesiyle
hayvanlar bir anda o saygılı duruşlarını bozarak kıran kırana bir kemik kapma
savaşına girdiler. Saniyeler içinde hayvanların o duruşları değişti. Mevlana döner ve
talebesine der ki: ”Az önce gördüğün mutluluk anı köpeklerin mutluluğudur.
Köpeklerin o mutluluğu aralarına bir kemik düşünceye kadardır…”
..................................................................................................................................................
İnsanoğlu da öyle değil midir? Menfaati için anında satar dostunu. Dünya sahnesinde her anı ikiyüzlülüktür oyunu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder