25 Ocak 2025 Cumartesi

Menfaat Çarkında Kaybolan Bir Toplum

 

Bu topraklarda "Ben de varım…" demek yüzyıllardır bir onur ve bir sorumluluk ifadesi olmuştur. Vatan için millet için değerler için canını feda eden nice kahraman bu "varım" sözünün ne denli ağır bir yük olduğunu göstermiştir. Ancak günümüzde bu söz maalesef anlamını yitirmekte içi boş bir söylem haline gelmektedir. Sözde herkes var, mangalda kül bırakmayanlar çok ama özde yani eyleme döküldüğünde sorumluluk alındığında fedakarlık gerektiğinde ortalıkta kimse kalmamaktadır. Menfaat çarkı dönüyorsa herkes orada dönmüyorsa "aman ne işim var" modunda bir toplumla karşı karşıyayız. Bu durum kültürel, ahlaki ve manevi bir çöküşün de habercisi olarak karşımızda durmaktadır.

Bu çöküşün en belirgin göstergesi "çıkar" kavramının her şeyin önüne geçmiş olmasıdır. Bireylerin eylemlerini, kararlarını ve hatta ilişkilerini belirleyen temel faktör menfaatleri haline gelmiştir. Toplumsal fayda, ortak değerler, ahlaki ilkeler gibi kavramlar çoğu zaman lafta kalmakta pratikte hiçbir karşılık bulamamaktadır. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın…" anlayışı toplumun kılcal damarlarına kadar işlemiş duyarsızlık ve kayıtsızlık adeta bir yaşam biçimi haline gelmiştir.

Toplumun ortak değerleri, gelenekleri ve görenekleri, menfaat odaklı bir yaşam tarzı karşısında erimektedir. Geçmişten gelen kültürel miras, yeni nesillere aktarılamamakta kültürel bir boşluk oluşmaktadır.

Dürüstlük, adalet, hakkaniyet gibi ahlaki değerler, yerini çıkarcılığa, bencilliğe ve iki yüzlülüğe bırakmaktadır. Toplumda güven duygusu azalmakta, insanlar birbirine karşı şüpheyle yaklaşmaktadır.

Maddi değerlerin manevi değerlerin önüne geçmesiyle birlikte, toplumda bir anlam arayışı ortaya çıkmaktadır. İnsanlar, manevi tatmin bulamayınca, boşluk ve anlamsızlık duygularıyla baş başa kalmaktadır.

Bu gidişatın sonu ne olacak sorusu ise hepimizi düşündürmesi gereken en önemli sorudur. Eğer bu gidişata dur denilmezse toplumun temelleri sarsılacak birlik ve beraberlik duygusu yok olacak ve geleceğe dair umutlar tükenecektir.

Bu durumdan çıkış için öncelikle bireysel bir farkındalık yaratmak gerekmektedir. Her birey kendi menfaatlerinin ötesine geçerek toplumsal faydayı düşünmeli, ahlaki değerlere sahip çıkmalı ve manevi değerlere önem vermelidir. Eğitim sistemi, medya, sivil toplum kuruluşları gibi kurumlar da bu konuda önemli bir rol oynamalıdır. Toplumda dürüstlüğü, adaleti, paylaşmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı teşvik eden bir kültürün yeniden inşa edilmesi gerekmektedir.

Unutmayalım ki bir toplumun geleceğe sadece ekonomik göstergelerle değil aynı zamanda kültürel, ahlaki ve manevi değerleriyle de şekillenir. "Sözde var…" olmaktan "Özde var…" olmaya geçmek menfaat çarkının dışına çıkarak toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmek ancak bu şekilde daha iyi bir gelecek inşa edebiliriz. Aksi takdirde sözde kahramanlıkların içi boş söylemlerin ve menfaat odaklı bir yaşamın pençesinde yok olmaya mahkum kalırız.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sürdürülebilir Geleceğin Yeni Aktörü

Sivil toplum kuruluşları artık klasik yaklaşımların ötesine geçmelidir. Artık yeni geleceğin paradigması olacak kavramı ortaya çıkarıyorum; ...