Pencereden süzülen güneş
ışığı yüzüne vururken Kerem zamanın nasıl da hızla aktığını düşünüyordu.
Üniversitenin son yılına girmişti ve bu düşünce bile tuhaf bir hüzünle karışık
heyecan uyandırıyordu içinde. Otobüsün camına yaslanmış ve İstanbul'un
gürültüsünden uzaklaşıp Balıkesir'in dinginliğine doğru yol alırken hayatının
en önemli karşılaşmasına hazırlıksızdı.
Bursa otogarına
yaklaşırken trafik sıkışmıştı. Şoför mola vereceklerini anons ettiğinde Kerem
gözlerini orta kapının yanındaki koltuğa doğru çevirdi. O anda gördüğü manzara
hayatının geri kalanında hafızasına kazınacaktı: Sarı saçları omuzlarına
dökülen, yeşil gözlerinde derin bir hüzün taşıyan genç bir kız yanındaki
koltuğa yerleşiyordu. Kızın zarif hareketleri ve düşünceli bakışları Kerem'i
büyülemişti. Farkında olmadan ona bakakaldığı o an kız da başını çevirip
gözlerini Kerem'in gözlerine dikti. İki yabancı arasındaki bu elektrik yüklü
bakışma sadece birkaç saniye sürdü ama Kerem için sonsuzluk kadar uzun geldi.
Balıkesir otogarına
vardıklarında Kerem yorgunluktan uyuyakalmıştı. Aniden duyulan fren sesiyle
irkildiğinde ilk işi yanındaki koltuğa bakmak oldu. Boştu. Panikle valizini
kapıp dışarı fırladı. Kalabalıkta gözleri tam minibüse binen o sarışın kızı
aradı. Ve sonunda onu gördü yeşil gözleri hâlâ zihninde canlıydı.
"Dur!" diye bağırdı ama sesi trafiğin gürültüsünde kayboldu. Minibüs
uzaklaşırken Kerem dizlerinin üzerine çökmüş ve nefes nefese kalmıştı. İçinden
bir ses "İlk defa birinden böyle etkilendim ve onu kaybettim..."
diyordu.
Ertesi hafta üniversiteye
döndüğünde kampüs otobüsüne binerken aklı hâlâ o yeşil gözlerdeydi. Enes'le
sohbet ederken gözleri aniden camdan dışarıya kaydı. Kırmızı körüklü otobüsün
arka penceresinde tam da o anda dışarı bakan o gözleri gördü. İkisi de donup
kaldı. Otobüsler ayrılırken bile bakışlarını ayıramadılar.
"Kimdi o?" diye
sordu Enes merakla.
"Bilmiyorum,"
diye mırıldandı Kerem ama kalbi deli gibi çarpıyordu.
Bir ay boyunca kampüsün
her köşesinde o gözleri aradı. Her sarışın kız gördüğünde kalbi hızlanıyor
sonra hayal kırıklığına uğruyordu. Ta ki bir cumartesi günü alışveriş
merkezindeki piyanonun başına oturup çalmaya başlayana kadar. Notalar
parmaklarının altında canlanırken bir alkış sesi duydu. Başını kaldırdığında karşısında
o yeşil gözleri gördü.
"Çok güzel
çalıyorsunuz…" dedi kız, dudaklarında utangaç bir gülümsemeyle.
Kerem'in dili tutulmuştu.
"Be-ben Kerem…" diye kekeledi.
"Ben de Dilara…"
diye karşılık verdi kız ve o an ikisi de hayatlarının artık eskisi gibi
olmayacağını hissettiler.
Aylar birlikte geçip
gitti. Kütüphanede ders çalışıyor, şehir parklarında uzun yürüyüşler yapıyor ve
küçük kafelerde saatlerce konuşuyorlardı. Kerem, Dilara'nın kitap okurken
kaşlarını çatışını, en küçük şeylere bile heyecanlanışını ve geceleri
yıldızlara bakarken gözlerinde parlayan ışığı seviyordu.
Ta ki o kara gün gelene
kadar. Telefon çaldığında kardeşi Ali'nin hıçkırıklarını duydu:
"Abi...
babamız... kalp krizi..."
Kerem'in dünyası başına
yıkıldı. İstanbul'a koştu ve cenazeye yetişti. Babasının soğuk yüzüne son kez
bakarken artık ailesinin tek dayanağının kendisi olduğunu anladı.
Balıkesir'e döndüğünde
Dilara onu bekliyordu. Ama Kerem ona yük olmak istemedi. "Bitti…"
dedi sesi titreyerek. "Bundan sonra... biz yokuz." Dilara'nın gözleri
doldu ama Kerem arkasını dönüp gitti. Onu korumak için sevgisinden vazgeçmişti.
Aylar sonra Dilara
televizyonda bir haber gördü. Ekranda Kerem'in fotoğrafı vardı. Elleri
titreyerek odasına koştu Kerem'in yazdığı mektupları çıkardı. Son mektupta
şunlar yazıyordu:
"Sevgili Dilara,
Seni sevdim. Belki de
hayatımda ilk defa bu kadar saf, bu kadar gerçek bir şey hissettim. Ama hayat
bana seni hak etmediğimi gösterdi. Babamın yokluğunda aileme bakmak zorundayım.
Senin geleceğini mahvetmeye hakkım yok. Affet beni.
Her zaman senin olan,
Kerem."
Dilara mektubu göğsüne
bastırıp hıçkırarak ağladı…
"Gözlerindeki o son bakış, bir vedadan çok daha fazlasını taşıyordu. İçinde kaybolduğumuz bütün yarım kalmış hayallerimiz, hiç söyleyemediğimiz bütün kelimeler ve asla yaşayamayacağımız bütün o güneşli sabahlar vardı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder